Anne-kız
seyahate çıkma fikri bile penguen gibi el çırptırıyor bize. Annemle
çocukluğumdan beri çok yakın arkadaşız aynı zamanda. Ben evlendikten sonra da kısa
seyahatlerle açığı kapatıyoruz.
Annem
Kilisli. Kilis’i ne yazık ki çocukluktan sonra çok fazla ziyaret edemedim. Hele
Antep’i hiç görmedim. Bu bahaneyle aylar öncesinden biletlerimizi aldık.
Cumartesi
sabah 05.40 uçağıyla Gaziantep’e uçtuk. Havaalanından otogara, oradan da Kilis’e
devam ettik. Kilis minibüsleri neredeyse tamamen Suriyeli dolu. Minibüslerde
kadınları sadece ön koltuğa oturtuyorlar. Kilis’e en çok anneannem ve teyzemin
mezarlarına gitmek için istiyordum. Eksikliklerini o kadar yoğun hissediyorum
ki… Keşke bu yaşa geldiğimi görselerdi, keşke Ömer’i görselerdi.
Annemin
anneannesinin evinden içeri girince bizi zeytinyağlı sabun kokusu karşıladı.
1-2 bayram geçirdik cümbür cemaat o evde. Büyükanneanne, teyzeler, dayılar,
torunlar, kuzenler. Kocaman sofranın etrafında gırgır şamata eksik olmazdı.
Şimdi kimsecikler kalmadı. Aile büyüklerinin çoğunu kaybettik. Çıt çıkmıyor.
Küçükken bana kocaman gelen avlu, biraz küçülmüş mü sanki? Fotoğraf çekmek için
dışarı çıktığımda şıngır şıngır sesler geldi yukarıdan. O duygu yoğunluğunda o
sesler tüylerimi ürpertti. Pek öyle duygusal biri de değilim ama resmen büyülü
bir andı. Bir baktım güvercinler geçiyor sadece. Meğer onlar komşunun
güvercinleriymiş. Ayaklarına halhal takıyorlarmış. Şıngır şıngır şıngır!
Büyükanneannem
90’a merdiven dayadı ama hala maşallahı var. Bu 70 yıllık evin mimarı benim, ben
ne dediysem onu yaptılar diyor. Gizli geçitleri olduğundan şüpheleniyorum.


